31 Mayıs 2008 Cumartesi

Mustafa Hakkinda Hersey

Filmin baslangic sahnesinde Fikret Kuskan silecekleri calisan bir arabanin icinde bekliyor. Bu sahne Zeki Demirkubuz'un ilk uzun metrajli filmi C Blok'un baslangic sahnesiyle asagi yukari ayni. Internet'te yaptigim arastirmada bu iki yonetmen arasinda bir iliskiye ulasamadim. Ancak bu buyuk benzerlik Cagan Irmak'in Demirkubuz'la dogrudan degilse de bir miras iliskisi olduguna isaret ediyor gibi.

mhh

Senaryo her ne kadar Demirkubuz filmlerinin derinligine ulasamiyorsa da, onun inceledigi konulara yakin sularda devinmeye calisiyor. Suc, ceza, adalet, idealler, yalanlar, dogrular, vb. Dostoyevski'den tanidik gelen bu konular Demirkubuz sinemasinin vazgecilmez unsurlari. Bunun disinda Dostoyevski'ye daha dogrudan bir gonderme filmin sonlarinda, Mustafa'nin Fikret'i kazdigi mezarin basina getirip silahi basina dayadigi sahnede yasaniyor. Dostoyevski, Budala romaninda adalet icin adam oldurmenin (idamin) sucun kendisinden (cinayet) daha buyuk bir kotuluk oldugunu vurgular. Ona gore, bir orman kosesinde bogazi kesilerek oldurulen bir insan olene kadar kurtarilma umuduyla yasar. Son ana dek boyle bir umutla yasamak olumu daha kolay kilar. Oysa ayni kisiye bir olum fermanini okursaniz, cilgina donecektir. Cunku elinden butun umudu alinmistir. Dostoyevski, tarihte belki de kendisine boyle bir idam fermani okunmus ama son anda affedildigi soylenerek saliverilmis bir insan olabilecegini soyler ayni yerde. Soz konusu kisi, bilindigi gibi, Dostoyevski'nin kendisidir. Olumden son anda affedilerek donen bir kisi olarak Dostoyevski, Fikret'in o anda hissettiklerini betimliyor.[*]

Mustafa'nin isi reklam, yani yalan soylemek. Ama ilkeleriyle yasayan bir insan olarak yalandan nefret ettigini, hicbir zaman yalan soylemedigini ogreniyoruz kendisinin. Bu ufak dokunus oldukca etkileyiciyken bir de Mustafa'nin kendi abisinin katili cikmasi biraz fazla zorlama, ticari sinemaya goz kirpan bir hamle oluyor.

Mustafa esinin olumunden sonra evde Tarkovski'nin son filmi Kurban'in acilis jeneriginde de kullanilan "Erbarme dich, Mein gott"u dinliyor (J.S. Bach, BWV 244, St. Matthew Passion). Belki cocugun film boyunca babasina sordugu sorular da buyuk ustanin soz konusu filmine bir saygi durusu.

Cagan Irmak belki cok sey soylemek istiyor, sanatin saygin isimlerine yaptigi gondermelerle kendi yerini yapmaya, kendine ait bir soyleyis yakalamaya calisiyor. Lakin, Mustafa Hakkinda Hersey bunu basarabildigi bir film degil. Inandiriciliktan yoksun bir senaryo ve zorlama bir araya getirilmis skeclerden kurulu film, bir ilk film olarak bile fazla kusurluyken, aslinda yonetmenin ilk filmi de degil. Ilk kisa filmini 1998'de (Bana Old and Wise'i Cal), ilk TV dizisini 1999'da, ilk uzun metrajli filmini 2001'de (Bana Sans Dile) cekmis bir yonetmenin elinden 2004 yilinda cikan bu film buyuk olcude bir acemilik gostergesi.

Derin olanla ticari olarak basarili olanin arasinda kurulmaya calisilan denge belli ki en azindan ilkinin yakinindan gecemiyor. Cok da ilginc olmayan (olen esin aslinda kendisini aldatmis oldugunu ogrenen es) bir konunun pek de basariyla ayrintilandirilamadan cogunlukla eklektik bir uslupla dolgulandigi bu filmden sonra yonetmenin kisa metrajli filmi Bana Old and Wise'i Cal'i da bulup izledim (Youtube'dan kotu kodlanmis bir versiyonu izlenebiliyor). Cagan Irmak'in ilginc oldugunu dusundugu konularin benim icin hic ilginc olmadigini soylemem gerek sanirim. Erkan Can, Derya Alabora, Fikret Kuskan, Nejat Isler, Basak Koklukaya gibi oyuncularin, hakettiklerinden daha kotu senaryolari oynuyor olmalarina uzuluyorum sadece.

_____

[*] "I believe this so strongly that I'll tell you opinion straight out. To kill for murder is an immeasurably greater evil than the crime itself. Murder by judical sentance is immeasurably more horrible than murder committed by a bandit. The person who's murdered by a bandit has his throat cut at night, in a forest, or somewhere like that, and he certainly hopes to be rescued, right up to the very last moment. There have been examples of people whose throats have been cut still hoping, or running away, or begging for their lives. But here, all this final hope, with which it's ten times easier to die, is taken away for certain; the terrible torment remains, and there's nothing in the world more powerful than that torment. Take a soldier and put him right in front of a cannon in a battle and fire it at him, and he'll go on hoping, but read out a certain death sentance to that same soldier, and he'll go mad, or start to weep. Who can say that human nature is able to endure such a thing without going mad? Why such mockery - ugly, superfluous, futile? Perhaps the man exists to whom his sentance has been read out, has been allowed to suffer, and then been told: "Of you go, you've been pardoned." A man like that* could tell us perhaps. Such suffering and terror were what Christ spoke of. No, a human being should not be treated like that!"

Idiot, Dostoyevski (kitap elimin altinda olmadigindan Internet'ten buldugum Ingilizce versiyonuna ozetleyerek yer verdim).

  • Mustafa Hakkinda Hersey
  • Yonetmen: Cagan Irmak
  • Senaryo: Cagan Irmak
  • Yil: 2004
  •