5 Temmuz 2008 Cumartesi

Le Fils ve La Promesse

L'Enfant ve Rosetta ile baslayan Dardenne Kardesler serisi Le Fils (2002) ve La Promesse (1996) ile devam etti. Bu dort filmden sonra Cannes'da Altin Palmiye'ye aday gosterilen Le Silence de Lorna'yi daha buyuk bir merakla beklemeye basladigimi soyleyebilirim.

La Promesse Belcika'ya gelen kacak gocmenlere yasadisi barinma olanaklari saglayan ve onlari kayitsiz islerde calistiran bir baba-ogulun, bu gocmenlerden birinin calisma sirasinda insaattan duserek olumu uzerine yasadiklari derin ayrismayi izliyoruz La Promesse'de (Soz). Babayla ogul arasindaki uyumlu iliski, Amidou'nun olumuyle buyuk bir darbe aliyor. Basini derde sokmak istemeyen babanin Amidou'nun olumune goz yummasina vicdani elvermeyen Igor (Jeremie Renier), Amidou'nun esi Assita'ya yardimci olmaya calisir. Lakin bu yardimci olma cabasinda Igor'un yetiskinlige attigi adimlarin, belki Assita'ya karsi duydugu arzunun izlerini goruruz. Bir yolunu bulup onunla karsilasmaya, olumden (cinayet mi demeli?) oncesinde de sorunlarini cozmeye hatta belki de arzulariyla catisarak da olsa Amidou'ya odemelerinde kolaylik saglamaya calisir.

Amidou'nun olumunden sonra babasinin Assita'yi surekli uzaklastirma cabasina karsin Igor'un (simdi rakipinden de kurtulmus olan) arzulari ve olumden duydugu sucluluktan dolayi baskin cikmaya baslayan borcluluk  hissi, Roger'in (baba) Assita'yi ulke disina cikaracagi bir gunun sabahinda hikayenin kirilmasina neden olur. Assita'nin (oldugunden haberdar olmadigi) Amidou'nun izini bulma cabasina elinden geldigince yardimci olmaya calisirken, bir yandan da Amidou'nun olumunu ona soylemeyi kuran Igor her seyden vazgecmis gibidir. Ancak bu vazgecmenin esas nedeninin vicdan azabi mi yoksa bir ergenin dizginlenmesi guc arzulari mi oldugu, bir Dardenne Kardesler filminden beklenecegi uzere, aciklik kazanmaz.

Alcakgonullu usluplariyla duygusal gerilimleri verebilmek konusunda ustaliklarini kanitlamis kardeslerin bu umutlu filmde basariyla yaptiklari bir baska seyin seyircinin kendi ahlaki konumunu sorgulamasini saglamak oldugunu dusunuyorum. Filmde yer yer, ozellikle de baba ve ogulun baslarinin derde girebilecekleri noktalarda, seyircinin konumlanisinin, Igor'un dusuncesizce gorunen davranislarini yargilayisinin ve bu yargilamanin film boyunca gerilimi yuksek tutan oge olmasini, her ne kadar teknik olarak siradan olsa da, yaklasim olarak dikkate deger buluyorum. Filmin sonunda hayal kirikligina ugrayan seyirci aslinda neden hayal kirikligina ugradigini anlayamadan salonu terk edecektir.

Le Fils Belirli bir ahlaki ton tasimaya devam etmekle birlikte diger Dardenne Kardesler filmlerine gore daha iddiali bir konusu olan Le Fils (Ogul) bir yetiskinle bir cocugun iliskisini ele almak bakimindan La Promesse ile benzerlik tasiyor. 2002 yilinda Dardenne Kardesler filmlerinin gediklisi Olivier Gorumet'ye Cannes'da En Iyi Erkek Oyuncu odulunu kazandiran ve Altin Palmiye'ye aday gosterilen film, bir topluma kazandirma merkezinde marangozluk ustasi olan Olivier ile onun oglunun katili yeni yetme Francis'in iliskisi ekseninde ilerler. Oglunun olumunden sonra esiyle iliskisinin de bir cikmaza suruklendigini sezdigimiz Olivier, mahkumiyetini tamamlayip merkezde marangozluk icin basvuran Francis'i once yanina almak istemez. Burada yasadigi ikilemden habersiz bir seyirciler, disaridan oldukca siradan gorunen bu adamin yaptigi rontgencilige anlam veremeyiz. Eski esiyle diyaloglarindan olayin ilk ayrintilarini ogrendigimizde Olivier fikrini degistirip Francis'i yanina almaya karar vermistir bile. Olivier'in neden boyle bir karar aldigi, kafasindan neler gectigi, elbette mechuldur. Ancak bir sorunun sorulmasi, kanimca, mesrudur: Olivier inayet ettigini mi dusunmektedir, yoksa oglunun yerini onun katiliyle doldurarak caresizce yarasini mi sarmaya calismaktadir? Oglunun olumune ragmen hayata tutunmayi basardigini gordugumuz Olivier icin ilk secenek daha mantikli gibidir. Bu noktada inayet etmenin (lutufta bulunmanin, kibrin), babalik icgudusuyle, bir iscinin sabirla meslegini ciragina ogretme cabasiyla bazi acilardan dengelense de kimi sahnelerde baskin ciktigini gozlemliyoruz.

Le Fils

Isledigi cinayeti gizlemeye ve unutmaya calisan Francis'i affetmeye calisarak kibir gunahini isleyen Olivier, caliskan bir isci ve sabirli bir usta olarak aslinda bu gunahi islemeye yatkin bir kumastan yapilmamistir. O nedenle asil cozulmesi gereken gerilim Francis'le Olivier arasinda degil, Olivier'in icindedir. O, kendisine yakismayan, yasaminda yeri olmayan bu duygudan arinmali ve Francis'le, daha da onemlisi, kendisiyle yeniden barismalidir. Kisacasi marangoz olmak icin Olivier'e ihtiyac duyan Francis'le, affetmis olma halinden kurtulmak icin Francis'e ihtiyac duyan Olvier'den daha muskul durumda olan Olivier'dir. Cunku Francis onun icin tek cikistir, oysa Francis icin demircilik secenegi hala aciktir. Bu muhtesem film iki karakterin birbiri icinde erimesiyle, umutlu bir sona kavusur.

  • La Promesse
  • Yonetmen: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne
  • Senaryo: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne
  • Yil: 1996
  • Le Fils
  • Yonetmen: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne
  • Senaryo: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne
  • Yil: 2002
  • 27 Haziran 2008 Cuma

    Mouchette ve Rosetta

    Mouchette Rosetta'nin bana Mouchette'i (1967) animsattigina daha once deginmistim. Bunun uzerine bu hatirlamanin ne kadar yerinde oldugunu gorebilmek icin Mouchette'i yeniden izledim. Hicbir direnme olanagi olmayan Rosetta'nin aksine, fakirligin disinda alkolik babasi, hasta annesi ve yeni dogmus kardesiyle de ugrasmak zorunda olan Mouchette, hoc olmazsa onu cevreleyen sistemde bir catlak ses cikararak, o isleyisin kusursuzlugunu bozan bir ciban basi olmaya calisarak direniyor. Okul korosunda sesi yeterli oldugu halde ve kotu muameleyle karsilasacagini bilerek detone sesler cikarmasi, sinifa girerken ayaklarini yere vurmasi, okul cikisinda, kendisini hor goren arkadaslarinin temiz onluklerine toprak/ camur atmasi kendine kucuk direnme alanlari yaratabildigini, isleyen duzenin ritmini bozmayi hayata tutunabilmenin bir yolu olarak gordugunu soyluyor. Ne var ki, Mouchette'in yasama alani bununla sinirli. Gelecegine dair hicbir umudu yok. Okulda detone oldugu, ama Arsène'le barakada gecirmek zorunda kaldigi gece Arsène'in gecirdigi sara nobeti sirasinda soyledigi sarkinin da umuttan soz ettigini bir Fransiz arkadasimin yardimiyla ogrenmis oldum.

    Sarkinin sozleri soyle:

    Esperer plus d'esperance/ oh jolies colombes/ en montrant le ciel immense/ le fond de l'horizon/ 3 jours et je vous donne un monde a vous qui n'avait plus d'espoir/ sur l'immensite profonde/ ses yeux s'ouvraient pour le voir

    Google Translate'e guvenecek olursak sozlerin Ingilizce cevirisi de soyle:

    Hoping more hope/ oh pretty doves/ showing the immense sky/ the merits of the horizon/ 3 days and I'll give you a world that has had more hope/ on the immense deep/ his eyes opened to view

    Arkadasimin daha once hic duymadigi, soyledigine gore oldukca umutsuz bir sarki bu. Ingilizce ceviri bile bu umutsuzlugu yeterince yansitamiyorken bir de ben bu sozleri Ingilizcesinden Turkce'ye cevirmeye calismayacagim.

    Mouchette

    Yagmurda camura batip ayakkabisini kaybeden Mouchette'le, annesi tarafindan avlandigi batakliga itildiginde kurtulabilmek icin ayakkabilarindan olan Rosetta'yi birbirine benzetmek icin fazla cabalamaya gerek yok. Ustelik Mouchette'in ilk intihar girisimi de Rosetta'nin tek intihar girisimi gibi basarisizlikla sonuclanmiyor mu? Kisaca intihar bile edemeyen, intihar etmesi bile luks olan iki kader ortagindan soz ediyoruz. Ancak, Bresson'un bu kasvetli filmi can acitici bir caresizlikle bitirmeyi tercih etmesinin aksine Dardenne Kardesler Rosetta'yi umutlu bir gelecege bakarken birakiyorlar. Neredeyse, bastan sona (1967'de Cannes Film Festivali'nde Altin Palmiye adayi olan) Mouchette'e bir nazire olan (ve kendisi de 1999 yilinda Altin Palmiye'yi kucaklayan) Rosetta, onun aksine yine kendisi gibi bir iscinin uzattigi eli tutan kahramanin degisen hayatinin baslangiciyla sonuclaniyor.

    Mouchette

    Kendilerine dayatilmis cikissiz dunyaya karsi butun gucleriyle mucadele eden 14 yasindaki Mouchette'i de issiz Rosetta'yi da cok seviyoruz. Bu sevgi, yalnizca onlarin yilmaz mucadelesinden dolayi degil. Bu mucadeleyi verirken icinde yasadiklari sistemin karakterini de bizlere butun gercekligiyle yansitabilmelerinden, bir ciban basi olmayi basarabilmelerinden.

  • Mouchette
  • Yonetmen: Robert Bresson
  • Senaryo: Georges Bernanos, Robert Bresson
  • Yil: 1967
  •